SeYYaH FoRuM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Kendini arayanların paylaşım adresi
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 gönül kilidine vurulan ...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Seyyah
Admin
Seyyah


Mesaj Sayısı : 67
Kayıt tarihi : 05/04/08

gönül kilidine vurulan ... Empty
MesajKonu: gönül kilidine vurulan ...   gönül kilidine vurulan ... Icon_minitimePtsi Nis. 07, 2008 2:25 am

gönül kilidine vurulan ... 439156516ec10edf064yg6

Gönül, kilidine vurulan anahtarı arar durur bir ömür boyu, yükselip
tırmanmak için. Evet, kilitli olarak yaratılmıştır gönül, efsunlu
olarak. Adım adım arar sevgilisini, sonsuz bir gönül arzusudur aradığı,
sonsuz bir sevgidir sığdırmaya çalıştığı gönül evine.

Belki hayatın basit ayrıntılarında arar belki etrafındaki insanların
arasında bulmaya çalışır dostunu, tesellicisini. Belki de güç diye,
kudret diye nice sebeplere sarılır ama her defasında aradığı şey
şifreli bir anahtardır ruhuna vurulan paslı kilitleri açmak için.
Özgürlüğe kavuşmak ister her daim insan ruhu. İnsan gibi yaşamak ister.
Tarifsiz lütuflara mazhar olmak, her güzelliği en güzel ölçüler içinde
tatmak ister.

Sağına bakar, soluna bakar sürekli. Önemsenmek, önemsenecek işlere imza
atmak isteyen duygular vardır yaratılışta. Takdir ve beğenilme
duyguları içinde varlığını hisseden bir idrake sahiptir insan dediğimiz
şey.

Varlığını ve varoluşunu ille de güçlü bir sebebe dayandırmak ister şu
değerler dünyasında. Her bir şeyin “değer” ya da “değmez” gibi bir
karşılığı vardır. Ve her bir değerin mutlaka bir de “bedeli” vardır.
Elimizdeki veya hayatımızdaki her şeyin değeri de karşılığındaki
bedellerle ölçülür hep. İstediğimiz veya aradığımız şey ne denli
önemliyse bedeli de o denli değerlidir aslında.

Feda ettikleriniz elde ettiklerinize değmiyorsa hayat koskocaman bir
boşluktan ibaret demektir. Günümüzdeki psikolojik sorunların ve ruhsal
hastalıkların altında tam da bu vardır; Koskoca bir “anlam boşluğu”.

Anlam boşluğu belki önceleri pek fazla fark edilemez fakat bir süre
sonra artık pek çok şey yavaş yavaş sıradanlaşır. Evlilik hayatı, insan
ilişkileri, meslek, çoluk çocuk ve yaşananlar…

Tüketilen ve yavaş yavaş tükenenler… Gençlik, sağlık, zaman, ömür…

Yine de takdir görmemek, yine de önemsenmemek ya da…

Ya da yalancı takdir ve tahsinler, yalancıktan gülümsemeler, yalancı önemsemeler…

Hele hele sağlık kaybedilince, hele hele zaman seni yıpratınca, itibardan düşünce…

Önemsenmeme duygusu, kendini bir kenara itilmiş hissine kapılmak, etrafında sürekli bir şeylerin peşinden koşanlar…

Ne hazin bir gerçek; erteleyenler hep ertelenenlerden oluyorlar.

Parayı ararken “sevgiyi” erteleyenler…

Kariyeri ararken “çocukları ve hayatı” erteleyenler…

Gücü ve kuvveti ararken zayıf düşenler, acizleşenler…

Büyüklüğü ve saygınlığı ararken küçülenler…

Sevgiyi ararken “sevgiliyi” unutanlar…

Bulduğunu zannederken kaybedenler,

Ararken kaybolanlar…

Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Kendimizi unutup,
etrafımızdakileri adam etmeye çalışırken, etrafımızdakiler tarafından
adam ediliriz. Kendimizi unutarak çocuklarımızı terbiye etmeye
çalışırsak çocuklarımız tarafından terbiye ediliriz çoğu zaman.
Aradıklarımızı aldatarak bulmaya çalıştıkça, ya etrafımızdaki birileri
tarafından aldatılarak veya kendi kendimize aldanarak buluruz cevabını
hayatın içinde.

Hayat bir bedel ödeme sanatıdır aslında. Fakat ödediğimiz bedellerin
bize kazandırdıkları ve kaybettirdikleri açısından bakabilmektedir
hayatın değeri.

Şayet ruhumuza vurulan kilidi açamıyorsa elde ettiğimiz anahtarlar,
şayet gönlümüze saklanan sonsuz hazinelerin kapağını açamıyorsa,
tılsımlı şifresine cevap veremiyorsa bulduklarımız, sürekli “canı
sıkılan bir adam” varlığını devam ettirecektir hayatımızda.

Ağzı kulaklarında gibi görünse de bazen vicdanıyla ve kendisiyle baş
başa kalıp söyleştiğinde hep canı sıkılacaktır, içindeki anlam kayması
daha bir hızlanacaktır.

Sevgiyi ararken sevgiliyi unutmak, bulduğunu zannederken kaybetmek kadar hazin ve üzücü başka bir şey var mıdır_?

Ruhumuza ve gönlümüze vurulmuş tılsımlı bir şifresidir sonsuz hazinelerin ilancısı.

Yüreğin, özgürlüğünü arayan bir güvercinin heyecan verici güzelliğindeki çırpınışı gibidir sevgiliyi buluşu.

Sevgiliye kavuşmanın ön şartı, kafesteki bülbülün hürriyete susaması gibidir.

Şifre, O'nu iliklerinde hissederek aramaktır. Şifre, O'nu içinde hissederek aramaktır.

Şifre, aynalara değil aynaların gösterdiğine vurulmaktır. Şifre, tüm bedelleri O’nun için ödemektir.

Şifre, bakarken, dokunurken, koklarken, işitirken, düşünürken,
hissederken hep O’nun hesabına, O’nun sonsuz sevgisini yüreğine,
gönlüne doldurmaktır.

Şifre, her şeyde ve her yerde O’nu anmak, O’nu anlamaktır.

Zira cennettekilerin tek pişmanlık duydukları şey; O’nu dünyada anmadan geçirdikleri zamanmış…

Çünkü insana, aradığı şeye göre değer biçilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://seyyah.yetkinforum.com
 
gönül kilidine vurulan ...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
SeYYaH FoRuM :: Dini Konular-
Buraya geçin: